Zordur Bazen Çocuk Olmak

Home / Zordur Bazen Çocuk Olmak

Çocuk Olmanın Dayanılmaz Hafifliği

 

Çocukların elinden alınan ilk şey sokaklar oldu. Çok eskiden değil biraz eskiden bahsedecek olursak sokakların onlara ait olduğu gerçeği hemen gözümüze çarpar. Önce bahçeli evler azaldı sonra binalar ardı ardına yükselmeye başladı. Sokaklara açılan avlu kapısı değil bina giriş kapıları oldu artık. Sokaklar daraldı kaldırımlar bile daracık oldu. Ve sonuçta çocuklar evde oturmaya mahkum oldu. Ha bu arada arabalarda çoğaldı tabi. Her binanın 3. Kat 5. Kat hatta 9. Kat penceresinden yolu sokağı seyreden çocuklar vardı artık. Önce televizyona döndüler yüzlerini. Saatlerce ardı arkası kesilmeyen çizgi filmler izlediler. Eskisi gibi çizgi film saati yoktu televizyonlarda. Saat 16:00 ile 17:00 arasında bir çizgi film yayınlanmıyordu artık. Çocuk kanalları vardı 24 saat yayın yapan. Aileler çocuklarla televizyon arasına mesafe koymaya çalışırken bilgisayara ve tablete kaptırdılar çocukları bu sefer. Onlar daha renkli daha etkileşimli bir dünya sunuyordu çocuklara.

Televizyon, bilgisayar ve tablet üçgeninden çocuğunu kurtarmak isteyenler haftada bir iki saat çocuklarını aktivite için bir yerlere götürüyorlardı. Mesela bir lunapark. Ama aslında değişen bir şey yoktu. Evde tablet ve televizyonda görüntüler hareket ediyor çocuk sabit kalıyordu, lunaparkta veya AVM lerin eğlence merkezlerinde bu sefer çocukların bindiği makineler, atlı karıncalar, trenler hareket ediyor yine çocuklar sabit kalıyordu. Parktaki salıncak bile aynıydı bu yönüyle. Sadece kaydıraktan kayabilmek için 5-10 basamak çıkan çocuklar olmuşlardı.

Herkesin ortak kabul edeceği şey bu çocukların hareket etmesi gerçeğiydi. Evet hareket. Mesela nefesi kesilene kadar koşmak yada kıpkırmızı olana kadar zıplamak yahut saatlerce bir yere tırmanmak yürümek. Bunu yapabilmek için evden sabah çıkıp akşam dönmek gerekirdi. Eskiden yapılan tam olarak buydu. Çocuklarlar evden sabah çıkar akşam dönerdi. Şimdi bu hakları ellerinden alınmıştı. Buna bağlı olarak çocuklar ebeveynler için sorun olmaya başlamıştı. Bitmek tükenmek bilmeyen istekleri vardı. Sürekli ilgi alaka istiyorlardı. Anne babaya bağlı ve (bunun doğal sonucu olarak) bağımlı hale gelmişlerdi. Anne babanın yaşam alanı da kısıtlanmış oldu bu durumda. Onlarda mutsuz, çocuklarda mutsuzdu bu durumdan. Ama gelişen teknoloji, büyüyen şehirler, yükselen binalar, güvenlik kaygısı v.b. sebepler insanları buna mecbur etmişti.

Sağlıksız bir nesil yetiştiğinin farkındaydı herkes ama çözüm bulmak neredeyse imkansızdı. Çünkü çoğu dışsal faktördü ve bir ailenin gücünü aşan şeylerdi. Sağlıksız bir nesildi çünkü çocuklar hareket etmiyordu, fiziki gelişimleri görünüşte normal olarak görünse de içerik olarak çökmüş vaziyetteydi. Ve haliyle bu fiziksel problemli gelişim ruhen de problemli bir profil çıkaracaktı karşımıza. Bedenen tamamlanamayan tüm aktiviteler içsel bir patlamaya neden olacaktı ve oluyordu. Çocuklar ailelerinin efendileri haline gelmişlerdi. Eve onlar hükmediyorlardı artık istemeseler de. Çünkü onlarda buna mecbur bırakılmışlardı. Oysa çocuk olmak yetişkin olmamaktı. Ne alınacağına ne satılacağına ne izleneceğine ne yenileceğine nereye gidileceğine ne giyileceğine büyüklerin karar vermesi demekti. İşte bu çocuk olmaktı. Bunları çocuklar düşünmeyecekti. Oysa şimdi düşünmekten öte çocuklar bunun için mücadele verir hale geldiler. Bunu yemek istemiyorum buraya gitmek istiyorum veya buraya gitmek istemiyorum bunu giymek istiyorum veya bunu giymek istemiyorum gibi. İşte bunlar çocukları yoruyordu artık. Koşmak, oynamak, bunun fiziki mücadelesini vermek yerine.

 

Televizyonlar, tablet ve bilgisayarlar çocukları adeta birer çöplüğe çevirmişlerdi.  Şirketlerin çocukların ilgisini çekmek için yaptığı rengarenk çizimlerle büyüleniyorlardı. Onlar gibi giyinip onlar gibi yemek istiyorlardı. Ve onlar gibi konuşuyorlardı. (bu yetişkinler için bile geçerli) Ve çizgi film arasındaki reklamlarda gördükleri oyuncakları almak istiyorlardı hemen. Ebeveyn ve çocuk arasında ki mücadele başlıyordu. İşte çocuğun biriken ve dışa atılmamış enerjisi tam burada ortaya çıkıyordu. Çocukların bir şeyler istemesi doğaldı ama bunun için diretmesi, yerlere yatması, bağırması çağırması veya unutmaması çocukça değildi. Çocuk yorulmadığı, kendisini yenilemediği ve ilgisini dağıtan bir şeyler olmadığı için unutmuyordu ve tabi ki aynı reklamların empozesine sürekli maruz kaldığı için.

Yazılacak şeyler çok ama 21. Yüzyılda artık okumak için bile vakit bulamıyoruz. Hayat çok hızlı akıyor çünkü. Onun için hasılı kelam bu çocukların hareket etmesi lazım. Sağlıklı bir nesil için sağlıklı anne babalar için. Arılar ölmeye başladı haberini duyduğumuzda nasıl ki bir problem olduğunu hemen anlıyorsak ve bunun hiç iyi bir şey olmadığını düşünüyorsak aynı durum çocukların hareket etmemesi içinde geçerli. Çocuklar hareket etmeli, çocuklar yatma saati geldiği için değil yoruldukları için uyumalı.

 

Çözüm: Elbette çok kolay değil. Ama imkansızda değil. İki yönlü olmalı çözüm. Birincisi aileye bakan tarafı. Yani oturacağımız evin seçimi. Tabi ki bu ev seçimiyle alakalı seçeceğimiz ev bahçeli olsun demeyeceğim elbette 🙂 Ama tek bina yerine çok geniş bahçesi ve sosyal alanı olan siteler tercih edilmeli. Merkezlerde bu siteler çok yüksek fiyatlı iken merkezden uzaklaştıkça bu fiyatlar düşmektedir. Diğeri çocukların neredeyse günün tamamını geçirdikleri okullar. Okulların bahçesi çok önemli. Ama maalesef günümüzde böyle bir okul binası bulmak zor. Çoğu bina bahçenin neredeyse tamamı kullanılmak suretiyle yapılıyor. Çünkü her metrekare para demek. Bu nedenle büyük bahçeli bina bulmak önemli. Sadece bu yeterli olmuyor. Okul yönetiminin tavrı da çok önemli. Hareketsiz çocuk problemsiz çocuktur anlayışı hakim maalesef. Çocuk düşer yaralanır başımız ağrımasın düşüncesi hakim. Velilerde buna neden oluyor tabi. Yada çocuğun oyundan ve hareketten daha çok, çok daha fazla soru çözmeye ihtiyacı olduğu okul yönetimince benimsenmiş durumda. Eğitim kalitesinin tamamen çocuğun sınavlardaki başarısına endekslenmiş olması. Tüm bu nedenlerle bu iki unsur iyi değerlendirilirse çocuklarımız için yukarıdaki zararları en aza indirgemiş oluruz ve sağlıklı bir sonuç elde etmemiz çok daha olasıdır. Üçüncü alternatif ise herşeyi satıp uzaklarda, yeşillikler içinde bir çiftlik alıp oraya yerleşmek ve hayatının kalanını çocuklarınla mutlu, huzurlu ve sağlıklı geçirmek. Yapabilene..

Selametle Kalın.