Eğitim Modeli

Home / Eğitim Modeli

EĞİTİM MODELİMİZ

Etkileşimli Eğitim

Eğitim modeli olarak benimsediğmiz kendimize özgün eğitim modelinde göze çarpan ilk özellik öğrenci öğretmen ve veli etkileşimidir. Eğer bu sağlanamıyorsa bina edilecek her şey risk altındadır. Ticaretin mantığına ters olsa da eğitimin doğası gereği öğrenci ve veli sizi değil sizin onları seçmenizdir asıl olan.

Kağıt ve Kalem

Gelişen teknoloji karşısında kağıt ve kalemin önemini yitirmediğinin esas alınmasıdır. Her ne kadar sanallaşan dünyada akıllı tahtalar ve projeksiyonlar bilgi iletiminin bir parçası olsa da dokunma asıldır. Bu nedenle kağıt ve kalem dedik. Bir beyaz kağıt ve bir kurşun kalem alsınlar ellerine istedik. Tablet ve telefonların dokunmatik ekranlarının hegemonyasından kurtulmak mümkün değilse de surda bir gedik açalım istedik.

Okumak

Okumanın zararlarından kimse bahsetmez nedense, oysa ki okumak köreltir bazen beyinleri. Yönlendirir düşünceleri ve kalıplara sıkıştırır hayalleri. Yazar gibi bakmaya başlarsınız olaylara, onun penceresinden yorumlarsınız. Yeni ve parlak fikirler ve çözümler bakış açısının değişmesine bağlıdır. Ve bunu okumak değil düşünmek sağlar. Okumak açmaz insanın ufkunu, düşünmek açar. Bu nedenle ilimle bilim arasında fark vardır. Okumak taklitçiliği ve tembelliği getirir beraberinde. Tüm bu nedenlerle doğru okuma yerinde ve zamanında yapılandır. Düşünemeyen kişinin okumasına gerek yoktur. İlk edinilmesi gereken okuma alışkanlığı değil düşünme alışkanlığıdır, düşünme yetisi kabiliyeti olan birey okumalıdır.

YENİLİKÇİ ANLAYIŞ

Hareket Eden Çocuk

Günümüzde maalesef eğitim kurumlarında hareket etmeyen düşmeyen yaralanmayan çocuk iyi çocuktur anlayışı hakimdir. Oysa ki çocuk demek hareket demektir enerji demektir. Gelişen toplumlarda yaşam alanı en fazla daralan bireyler çocuklardır. Çocuk bir apartmanın 6. katına hapsolmuş, koltuk ve kanepe esaretinde tablet ve televizyon bağımlısı haline gelmiştir. Okul ortamı da farklı değildir televizyon ve tablet karşısından alınan çocuk bu kez sıralara oturtulmakta akıllı tahta ve projeksiyon karşısında bilgi yağmuruna tutulmaktadır. Oysa sağlıklı bir gelişim için aslolan bilgi değil harekettir. Bilgili ve sorunlu çocuklar yerine sağlıklı ve bilgisiz çocuk tercih edilmelidir. Bilgi her zaman her dönem edinilebilir. Oysa ruhsal ve fiziksel sağlık öyle değildir.

Kapasitif Eğitim

Her çocuk her konuda her branşta başarılı olmak zorunda değildir. Her çocuğun yetkinliği ve yeterliliği farklıdır. Anlayışı ve kapasitesi farklıdır. Bu nedenle günümüz müfredatı bütün çocukları eşit anlayış ve kapasiteye sahip gibi kabul ederek hazırlanması nedeniyle yetersiz kalmaktadır. Çocukların ayrımı yapılmalı sözel sayısal görsel duygusal fiziksel vs güçlü ve zayıf yönleri tespit edilmeli ve eğitim öğretim bunun üzerine sürekli güncellenerek inşa edilmelidir. Bu sayede fiziki yetkinliği çok fazla olan ancak sayısal veya sözel hiçbir başarı sağlayamayan bir çocuğun bütün eğitim hayatı boyunca eşit miktarda aynı dersleri görmesi ve sürekli başarısız ilan edilmesi onun başarılı yönlerinin körelmesinden başka birşeye katkı sağlamayacaktır. Fiziksel aktiviteler yönünden ayrı bir eğitime tabi tutulduğunda ise başarı sağlama ihtimali çok daha yüksektir. Kaldı ki severek yapacağı her branşta daha iyi bir sonuç alacağı gerçek olduğu gibi yaptığı işten ve aldığı neticelerden de daha mutlu olacağı açıktır.

Çağın Ötesinde

Bireyin içinde yaşadığı topluma duyarsız kalması veya ondan kopuk olması düşünülemez veya beklenmez. Bu nedenle içinde bulunduğu topluluğa değer katan herkes kattığı değer oranında kıymet kazanır ve fert olur. Millet olarak sanayi devrimini kaçırmış bulunmaktayız bununla beraber teknoloji devriminin de takipçisi ve taklitçisi konumundayız. Artık tarihe yön veren değil tarihin yön verdiği bir yerde duruyor oluşumuz bir vakıadır. Bunun nedenlerini veya sebeplerini konuşmak ve tartışmak yerine neler yapılabiliri konuşmak ve soruna odaklanmak, çözüme odaklanmak gerekmektedir. Bu nedenle tarihsel bir hafızamız bulunmalı ders almalı ve kör taklit yerine yeniliklere kapı aralamalıyız. Bu ise tekdüze ezberci eğitimin dışına çıkılarak soran sorgulayan ve uygulayan bireyler sayesinde olacaktır.

NEBEVİ METOD

Oyun Ve Şakalaşma

Resulullah’ın çocuk eğitiminde onlarla oyun oynamak, oyun oynamalarına fırsat tanımak, onlarla şakalaşmak ve oyun esnasında iken oyunlarını bozmamak önemli bir yer tutmaktadır. Resulullah (sav) çocuklara aşırı sevgisinden dolayı onları kucaklar, öper, ağız ve dil hareketleri ile onlarla oynaşırdı.

Bir rivayette Resulullah (sav)’ın Hz. Hasan (ra) ile Hz. Hüseyin(ra)’ı sırtına bindirerek şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bu iki binici ne kadar da iyi binicilerdir. Ama babaları onlardan daha iyidir.”

Ömer (ra) anlatıyor: Bir gün Hasan ve Hüseyin’in Resulullah (sav)‘ın omzuna bindiklerini gördüm ve şöyle dedim ‘’Sizi taşıyan ne güze bir taşıyıcıdır’’ Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle dedi: Bu iki binici ne kadar da iyi binicidirler’’

Resulullah (sav) küçük çocuklarla kucaklaşır, oynaşır, şakalaşırdı. Enes’ten gelen bir rivayette geçtiği üzere o şöyle demiştir; Resulullah (sav) bizimle şakalaşırdı. Hatta bize geldiği zaman beslediği kuşu ölen küçük kardeşim, ‘’Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı Nuğayr’’ derdi. (Buhari)

Bir diğer sahabi Mahmud b.Rebi (ra) şöyle demiştir. ‘’Hiç unutmuyorum, beş yaşındaydım. Resulullah (sav) bir kovadan ağzına aldığı suyun birazını üzerime atmıştı.(Buhari)

Resulullah (sav) her şeyde zirvedeydi. Güzel ahlakta, tevazuda, cana yakınlıkta, cömertlikte, yumuşaklıkta, hoşgörüde… Ve muhataba göre değişiklik arz eden değil bilakis bunlar onda sabit olan hasletlerdi. Öyle ki, muhatabı beş yaşındaki sahabe Mahmud b.Rebi’de olabilirdi, bir başkası da.

Günümüzün eğitimcileri anne ve babalar bir bakın. Allah Rasulü bazen çocuklarla oynuyor, gülüşüyor, onlara espri yapıyor ve onlarla şakalaşıyor bazen onları kucaklıyor, öpüyor, sırtında gezdiriyordu.

İşte Allah’ın sadece kendisinden razı olduğu ve kemale erdirdiği son din İslam’ın güzelliği ve işte alemlere rahmet olarak gönderilen son Resul’ün şefkat ve merhameti.. O çocukların gönlünü hoş tutmak için son derece titiz davranıyordu.

Kelime i Tevhid

Resulullah (sav) bütün anne ve babalara çocuklarına öncelikle tevhid kelimesi “La ilahe İlallah”ı  öğretmeyi emretmiştir.

Cundup b. Abdullah (ra) anlatıyor. “Biz Resulullah (sav) ile beraber kalan iki genç idik. Bize Kuranı öğretmeden önce imanı (tevhidi) öğretti, sonra bize Kuran’ı öğretti de böylece imanımız arttı.”(İbni Mace)

Görüleceği üzere Resulullah (sav) onlara önce tevhidi, yani La İlahe İllallah’ı öğretmişti ve daha sonra ise Kuran’ı.

İbni Abbas’tan (ra) rivayet edilen bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır. ’’Çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz kelime La İlahe İllallah olsun. Ölüm anında da onlara La İlahe İllallah’ı telkin edin. (Tirmizi)

Rol Model

Birer öğretmen olarak gönderilen bütün peygamberler gibi Hz. Muhammed (a.s.) de bir öğretmen olarak gönderildiğini ifade etmektedir. Fakat tebliğ döneminin kapsadığı zaman açısından Resûlullâh’ın durumu diğer peygamberlerden farklıdır. Çünkü önceki peygamberlerden sonra başka peygamberler ve ahkâmlar gönderilmiştir. Ancak Hz. Muhammed (a.s.), son peygamberdi ve kıyamete kadar da artık yeni bir peygamber gönderilmeyecekti. Bu sebeple her konuda örnek ve önder olması, kıyamete kadar bütün çağlara hitap edecek şekilde rol model olması gerekirdi. Aile reisi olarak, devlet başkanı olarak, insanlarla ilişkileri açısından, civar kabile ve devletlerle münasebetler, çocuklarla ilişkiler yönüyle; aslında hayatın bütün alanlarında yaparak ve yaşayarak rol model ve hatta ilham kaynağı olması gerekirdi. Öyle de yapmıştır. Bunu yaparken takip ettiği eğitim metoduna baktığımızda bireyde kalıcı izli davranış değişikliğine odaklı eğitim metodunu uyguladığını görmekteyiz.

Diğer peygamberler gibi Allâh tarafından insanlığa örnek ve rehber olarak gönderilen Hz. Peygamber (a.s.), eğitime çok önem vermekteydi. Çünkü ahlakî erdemlere haiz yeni bir toplum inşâ etmek ile görevliydi. Bu yeniden inşâyı gerçekleştirmenin yolu da insanları eğitmekten geçmekteydi. Zaten O (a.s.) da kendisinin bir öğretmen olarak gönderildiğini buyurmuş, bu sebeple de içinde bulunduğu toplum fertlerini eğitmek ile risâlet görevine başlamıştı. Özellikle de toplumun yarını ve geleceği olan çocukların eğitimine özel bir ilgi göstermekteydi. Onlara hitap edebilmesi için kalplerini ve gönüllerini kazanması gerekirdi. Çünkü yüreğine girilemeyen çocuk eğitilemezdi. Bunun farkında olan Hz. Peygamber, küçük muhataplarının gönüllerine dokunabilmesini kolaylaştıran –bugünkü modern eğitimin de kabul ettiği – birtakım öncel eğitim metodu kullanmaktaydı.

TERBİYE VE TERKİP

Edep ve Adap

Bazı kavramlar bazı akımlara düşüncelere hasredilmiş olmasına karşın manasının aslında çok daha kapsamlı ve evrensel olduğu açıktır. İhatalı bir kavram olan “edeb”in zamanla anlam daralmasına uğradığı, hayatın bütün alanlarını kuşatıyor iken zamanla ibadet ve muame­lâttan farklı olarak daha çok ahlâkî ve sosyal içerikli bir kavram haline geldiği görülür. Bu muhteva değişiminde 7. yüzyıl­dan itibaren Grek, Hint ve bilhassa İran gibi İslâm dışı kültürlerden aktarılan bil­giler etkili olmuştur. Aynı şekilde adap kelimesinin içini dolduran kısmı da maalesef tahrife uğramıştır. Ama asıl hep bakidir. İnsanlar bunu terketmiş olsalar dahi.

Ahlak

Öncelikli olarak çocukta korunması gereken şey fıtrattır. Çocuk özünde temizdir. Bunu muhafaza etmek demek işin büyük kısmını halletmek demektir. Ahlaklı bir nesil istiyorsak mevcut olanı korumamız başarının yegane sırrıdır. Çocuk şımarıktır yaramazdır haylazdır tembeldir başarısızdır ama ahlaksız değildir.

Bilge Çocuk

Bilge olmayı bilgiye hasreden anlayış hala hakim ve etkindir. Oysa ki bilgelik bilgi kökünden gelse de salt bilgiye dayalı değildir. Alim Hakim Bilgin olmak ezbercilik değildir. Flash bellek yada hafıza kartı görevi görmek hiç değildir. Bilgili olmak cehaleti ortadan kaldırmaz. Erdem ister bilgelik, ahlak ister karakter ister vefa ister emek ister düşün ister. Bu nedenle günümüzde kolay erişilebilir olması bilgiyi değersizleştirdiği gibi, bilgiye erişen kişinin bu yetkinliğe sahip olmaması da bilgiyi değersizleştirmektedir. Oysa ki altın yere düşmekle pul olmaz. Yani bilgi hep değerlidir. Ama kişide o değer yoksa bilgi bu değeri ona vermez. Günümüz eğitim kurumlarının moda tabiri de tam olarak işte budur. Değerler Eğitimi. Oysa bu hayattan bağımsız ayrı bir ders veya müfredat konusu değildir. Bu nedenle kurumumuzda değerler eğitimi dersi bulunmamaktadır. Değerler eğitimi olarak adlandırılan içerik hayatın ta kendisidir.